31 Aralık 2016 Cumartesi

Yeni Yılınız Kutlu Olsun



   Tüm canların yeni yılını kutlar; özgürlüğün, barışın, kardeşliğin ve dostluğun dolu dolu yaşandığı bir dünya dileğiyle, 2017 yılının herkese sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini dileriz...

   Hep birlikte yaşanacak nice güzel yıllara...

Selçik Haber

27 Aralık 2016 Salı

Afyon Büyükşehir Olursa Köylerin Durumu Ne Olacak

Afyon Büyükşehir Olursa Köylerin Durumu Ne Olacak / Selçik Haber

   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir düzenleme ile büyükşehir sayısının yükselebileceğini söyledi. Böyle bir düzenleme geçerse Afyonkarahisar’ın büyükşehir olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'deki kahvaltıda milletvekilleri ile bir araya geldi. Milletvekilleri il, ilçe ve merkez ilçe belediyelerin uygulama farklılıkları ve vatandaşa hizmet götürmeyle ilgili yaşanan sorunlardan örnekler verdiler. 


   Özellikle imar uygulamalarındaki farklılıklardan söz ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'da “Yeni bir düzenleme ile bu ayrım ortadan kaldırılacak. Nüfus kriteri belli bir oranda düşürülecek. Böylece bir çok il büyükşehir statüsüne çıkacak. Bu düzenlemeyi kısa sürede yapmayı planlıyoruz. Böylece büyükşehir sayısı 50-60’ı bulabilir. İmar uygulamaları başta olmak üzere ilçelerin kendi başlarına farklı farklı karar almaları önlenecek” dedi.


   Yapılmasına kesin gözüyle bakılan düzenlemeyle, Afyonkarahisar büyükşehir olacak illerin arasında ilk sırada yer alıyor.



NÜFUS KRİTERİ 700 BİNE DÜŞMÜŞ, 13 İL BÜYÜKŞEHİR OLMUŞTU
   Daha önce yapılan düzenlemeyle, büyükşehir olmak için gerekli nüfus 700 bine düşürülmüş Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van gibi 13 şehir büyükşehir olmuştu.
BÜYÜKŞEHİR NÜFUSU 300 BİNE ÇEKİLİYOR
   Şimdi ise büyükşehir olmak için gerekli nüfus kriteri 300 bine düşürülüyor. Uygulamanın yürürlüğe girmesiyle birlikte 28 il daha büyükşehir olacak ve Türkiye'nin büyükşehirlerinin toplamı 58'i bulacak.
KARS VE BOLU 300 BİN SINIRINDA
   Aşağıda, nüfusu 300 binin üzerinde olan 28 ilin listesi var. Uygulamaya geçildiği andan itibaren bu 28 il büyükşehir olacak. Listenin dışında kalan ancak 300 bin sınırında olan Kars ve Bolu'yu da sayarsak tam olarak 30 il büyükşehir olacak.
İŞTE BÜYÜKŞEHİR OLACAK İLLER
Afyon Büyükşehir Olursa Köylerin Durumu Ne Olacak / Selçik Haber

Mahalleye Dönüşen Köylerin Durumları Ne Olacak?

12.11.2012 tarihinde çıkarılan 6360 sayılı Yasa ile toplam 30 Büyükşehir belediyesi oluşmakta yeni ilçeler kurularak bütün köyler mahalleye dönüşmüştür. Bu uygulama ile birlikte özellikle köy taşınmazlarının mülkiyeti ve kullanımında önemli değişiklikler söz konusu olmuştur. Yerel seçimlerin yapıldığı 30 Mart 2014 tarihinin ertesi gün köyler fiilen mahalle olmuştur.
Bu Yasa uygulaması ile köylülerin mağdur olacağı ve ciddi sorunların yaşanacağı, düşünülmektedir.
Köylülerin mağduriyeti ve ciddi sorunlar neler olabilir?
1) 442 sayılı Köy Yasasının 7. maddesine göre köyler, taşınır ve taşınmaz mallara sahip olabilen tüzel kişilerdir. Yine aynı Yasanın 44/2 ve 44/3. maddeleri gereği, Köy İhtiyar Heyeti, gerek gördüğü takdirde köy sınırları içindeki taşınmazları satın alabilir. Diğer kurum ve kuruluşlara ait araziler varsa bunları satın alarak, peşin veya taksitle, arazisi olmayan köylüye satabilir. Tapu Kanununun 1. Maddesine göre, köye ait satışlarda tapu işlemlerinde, köy tüzel kişiliğini muhtar temsil eder.
Öte yandan; 442 sayılı Yasanın Ek 9 ila 12. maddelerine göre, köy muhtarlığınca köy ihtiyar meclisinin olumlu kararını alıp köy yerleşme planı, bağlı bulunduğu mülki amirin onayı ile yapılır. Ek;13. maddeye göre de, “Köy tüzelkişiliği adına, köy yerleşme planına göre en çok 2000 m2 olmak üzere tescil edilen parseller köyde ikamet eden ve köy nüfusuna kayıtlı olup evi bulunmayan ihtiyaç sahiplerine ihtiyar meclisi kararı ile rayiç bedel üzerinden satılır. Satış bedeli peşin veya en çok 5 yılda ve 5 eşit taksitle tahsil edilerek, o köyün imar işlerinde kullanılmak üzere köy sandığına yatırılır”.
6360 sayılı Yasa gereği, köyler kapatılarak belediyelerin sınırları içine alındığından ve mahallenin de, bir tüzel kişilik olarak taşınmaz alma ve satma yetkisi olmadığından, 3194 sayılı Yasa kapsamında bu alanlarda imar planı yapma ve yaptırma yetkisi, belediyelere verildiğinden, köyde ihtiyaç sahibi olan köylülere taşınmaz satma olanağı ortadan kalkacaktır. Bu durumda arazisi olmayan köylülerin mağduriyetleri söz konusu olabilir.
2) 4706 sayılı Kanunun 4/d maddesine göre; belediye ve mücavir alan sınırları dışında, köy ve mezraların yerleşme alanı içinde bulunan ve yüzölçümü beşbin metrekareye kadar (bu miktar dahil) olan Hazineye ait taşınmazlar kullanıcılarına, bunların kanuni veya akdi haleflerine doğrudan rayiç bedel üzerinden satılabilir. Satın alma talebinde bulunanların 4706 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 18.07.2001 tarihinde, o köy nüfusuna kayıtlı veya 31.12.2000 tarihinden beri o köyde ikamet ediyor olması, taşınmazların köy ve mezra yerleşme alanı sınırları içinde bulunması, gerekmektedir.
6360 sayılı Yasa ile köyler kalktığından, hazine arazisini kullanan köylüler 4706 sayılı Yasa gereği satın alma haklarını kullanamayacaklardır.
3) Köy; 442 sayılı Köy Kanununun 2. maddesine göre; “Cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta malları bulunan ve toplu veya dağınık evlerde oturan insanlar bağ ve bahçe ve tarlalarıyla birlikte bir köy teşkil ederler” şeklinde tanımlanmıştır. Yine 3402 sayılı Kadastro Kanununun “kamu malları” başlıklı bölümünde, 16/B maddesinde; “mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır” demektedir. 4342 sayılı Mera Yasasının 4. maddesine göre de; “Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altında” olduğunu belirtmektedir.
Köye ait işlerde, 442 sayılı Köy Kanununun 37/7. maddesine göre, muhtar mahkemede dava açma yetkisine sahip olduğu gibi köye karşı açılan davalarda da köyü temsile yetkilidir. Muhtar dilerse bir avukata vekalet de verebilir.
6360 sayılı Yasa ile daha önce sadece o köyün ihtiyaçlarına özgülenen mera, yayla, kışlak gibi köy orta mallarının nasıl kullanılacağı, özellikle ihtilaflı yerlerde tartışılabilir duruma gelmiştir, problemler daha da artacaktır. 
6360 sayılı Yasanın geçici 1/13. maddesine göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur. Bu hüküm de beraberinde sıkıntılar yaratacaktır. Köyler arasında sınır anlaşmazlıkları, mera, yayla kullanımında ortaya çıkan anlaşmazlıklar, hatta silahlı çatışmalar ile süren mahkemeler olduğu bilinmektedir. Devam eden mahkemelerde durum ne olacaktır? Aynı belediye sınırı içine mahalle olarak alınan davalı köylerin temsilinde belediye mi taraf olacaktır? Bu husus ciddi ve önemli bir sorundur.
4) Orman köyleri ile ilgili olarak ta, 6360 sayılı Yasanın 16. maddesiyle, 5393 sayılı Kanunun 12.maddesine şu fıkra eklenmiştir; “Mevzuatla orman köyleri ve orman köylüsüne tanınan hak, sorumluluk ve imtiyazlar orman köyü iken mahalleye dönüşen yerler için devam eder. Bir belediyeye katılarak mahalleye dönüşen köy, köy bağlısı ve belediyelerce kullanılan mera, yaylak, kışlak gibi yerlerden bu mahalle sakinleri ve varsa diğer hak sahipleri 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu hükümleri çerçevesinde yararlanmaya devam eder.”
Öte yandan 2B alanlarının satışı Yasası olarak bilinen 19.4.2012 tarih 6292 sayılı Yasanın 2/f maddesinde; proje alanları; “… 2/B alanlarını ve proje bütünlüğünü sağlamak amacıyla gerektiğinde bu alanların dışında kalan yerleri de kapsayan ve sınırları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı veya ilgili büyükşehir ya da diğer belediyelerce belirlenen ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan gecekondu veya kentsel dönüşüm projesi uygulanacak alanlar…” şeklinde belirlenmektedir. Yani proje alanları, sadece 2/B yerleri değil, meralar, orman alanlarını da kapsayabilecektir.
Yanı sıra, 6292 sayılı Yasanın 8/5. maddesine göre de, her ölçekteki imar planları ve değişiklikleri ile bu planlara dayalı olarak yapılacak imar uygulamaları, parselasyon planları, ifraz ve tevhit işlemleri proje alanı sahibi idare tarafından yapılacağı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanacağı, açıklanmaktadır.
6360 sayılı Yasanın 16. maddesinde orman köylerinin Mera Kanunu çerçevesinde haklarını kullanmaya devam edeceği belirtilmesine rağmen, 6360 sayılı Yasa ile daha önce sadece o köyün ihtiyaçlarına özgülenen taşınmazlar artık o köyün malı olmaktan çıktığı için köylünün bu taşınmazlar üzerindeki tasarruf yetkisi kalmamıştır, hak sahiplerinin nasıl kullanabilecekleri de tartışılabilir durumdadır. Ayrıca, 6292 sayılı Yasanın 2/f ve 8/5 maddeleri de dikkate alındığında, köy sınırları içinde bulunan ormanlık alanlarda, meralarda, tarımsal nitelikli 2B alanlarında, imar uygulamaları giderek artacak biçimde kırsal alanlar niteliklerini kaybederek betonlaşmaya, ranta yol açacaktır.
Öte yandan, köy meralarına yönelik tecavüzler, TCK’nın 154. maddesine göre suç oluşturmakta ve 6 aydan 3 yıla kadar hapis ve bin güne kadar para cezası verilmekte idi. Belediye sınırları içinde kalan meralara yapılan tecavüzler TCK 154. madde kapsamında suç kabul edilmeyip 3091 sayılı Yasa kapsamında men-i müdahale davalarına konu edilmekte idi. (Yargıtay 8.CD 2009/3185 E. 2011/4740 K. Sayılı karar)
Köy meraları artık 6360 sayılı Yasa ile belediye sınırları içerisinde yer alacağından, tecavüzler suç oluşturmayacağı düşünüldüğünde, korunmanın zayıflayacağı, meralara yönelik tahribatın da artacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.
5) Gerek 442 sayılı Köy Kanunu ve gerekse 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/A maddesine göre, köy hizmet malları, okul binaları, köy odası, sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami, genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri tesisler olarak nitelendirilebilir ve köy tüzel kişiliği, mahalli idare birlikleri adına tescil olunur.
6360 sayılı Yasa ile 30 büyükşehirde bütün köyler kapatılarak mahalleye bağlanan ilçe belediyesi sınırlarına katılmıştır. Öte yandan 6360 sayılı Yasanın geçici 1/26. maddesi gereği tüzel kişiliği kaldırılan mahalli idare birlikleri kapanacağından köylere hizmet götürme birlikleri de tasfiye olacaktır.
6360 sayılı Yasanın geçici 1/3. maddesi ile tüzel kişilikleri kaldırılan köylerin her türlü taşınır ve taşınmaz malları, hak, alacak ve borçları, komisyon kararıyla ilgisine göre bakanlıklara, büyükşehir belediyesi, bağlı kuruluşu veya ilçe belediyesine devredilir. Buradaki komisyon, yine aynı Yasanın geçici 1. maddesine göre kurulan devir, tasfiye ve paylaştırma komisyonudur ve vali tarafından, bir vali yardımcısının başkanlığında, valinin uygun göreceği kurum ve kuruluş temsilcilerinin ve ilgili belediye başkanlarının katılımından oluşur.
Böylece, 6360 sayılı Yasa ile daha önce sadece o köyün ihtiyaçları doğrultusunda köy tüzel kişiliği adına veya köylere hizmet götürme birlikleri adına tescil edilen taşınmazlar artık o köyün malı olmaktan, kullanımından çıkmaktadır.
Bu Yasa uygulaması ile köylülerin mağduriyeti ve sorunlar, köy taşınmazları ile yukarıdaki maddelerle açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak uygulama ilerledikçe akla gelmeyen birçok hususun doğacağı düşünülmektedir.
Köylülerin mağduriyetlerinin ve sorunları çözümünün ülke yararımız doğrultusunda çözülmesi dileği ile…
http://www.tapu-kadastro.net/index.php/makaleler/diger-tapu-kadastro/523-mahalleye-doenuesen-koeylerin-tasinmazlari
Konu ile ilgili basında çıkan diğer haberler...
Selçik Haber

23 Aralık 2016 Cuma

Ali İhsan Karamanav Hakka Yürüdü

Ali İhsan Karamanav Hakka Yürüdü / Selçik Haber

   Köylülerimizden ALİ İHSAN KARAMANAV, 23 Aralık 2016 tarihinde Eskişehir'de Hakka yürüdü.

   Cenazesi 24.12.2016 tarihinde (Yarın) saat 14.00 'de, köyümüz mezarlığında toprağa verilecektir.

   Eş, dost, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar dileriz. Devri daim olsun...


Selçik Haber

10 Kasım 2016 Perşembe

Atamızı Saygıyla Anıyoruz

Atamızı Saygıyla Anıyoruz / Selçik Haber

   Türkiye Cumhuriyeti' nin kurucusu ve devrimlerin mimarı büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ölümünün 78. yıl dönümünde saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz...

   Ruhu şad olsun...

Atamızı Saygıyla Anıyoruz / Selçik Haber

Selçik Haber

31 Ekim 2016 Pazartesi

Aşure Lokmalarınız Kabul Olsun

Aşure Lokmalarınız Kabul Olsun / Selçik Haber

   Muharrem ayında Şah Hüseyin ve Kerbela Şehitleri aşkına tutulan oruçların bitmesiyle birlikte aşureler kaynatılarak, lokmalar pişirildi.

   Ankara'da yaşayan, Selçik köyü canları, Balçıkhisar Tekke Mahallesili ve Tekke köylü canlar evlerinde aşurelerini kaynatarak, lokmalarını birlikte paylaştılar.

   Afyonkarahisar'lı Alevi canlarımızın evlerinde gülbenklerle, deyişlerle Kerbela matemi anıldı. Aşureler gülbenklerle hep birlikte, birlik ve beraberlik içinde tatlandı.

   Bütün canlarımızın aşureleri ve lokmaları Şah Hüseyin Dergâhında kabul olsun...

Fotoğraflar: Ali TOP

Aşure Lokmalarınız Kabul Olsun / Selçik Haber

Aşure Lokmalarınız Kabul Olsun / Selçik Haber

Selçik Haber

28 Ekim 2016 Cuma

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun / Selçik Haber

  Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 93. yıl dönümünde, Mustafa Kemal ve yol arkadaşlarını saygıyla, özlemle ve minnetle anıyoruz.

   Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun / Selçik Haber

Selçik Haber

22 Ekim 2016 Cumartesi

Festival Tarihimiz 29 Temmuz 2017 Cumartesi

Festivalimiz 29 Temmuz 2017 Tarihinde Düzenlenecektir / Selçik Haber

   11. Geleneksel Sarı Dede'yi Anma ve Kültür Festivalimiz 29 Temmuz 2017 Cumartesi günü, Afyonkarahisar ilinin Sandıklı ilçesine bağlı Selçik köyünde gerçekleştirilecektir.

   Festivalimize uzun bir zaman dilimi varken tarihini açıklamamızın sebebi, köylülerimizin, canlarımızın ve dostlarımızın tatil izni, düğün vs. gibi planlarını yapabilmeleri içindir.

   Tüm canlarla 29 Temmuz'da Selçik köyünde buluşmak dileğiyle...


Festivalimiz 29 Temmuz 2017 Tarihinde Düzenlenecektir / Selçik Haber



Selçik Haber

13 Ekim 2016 Perşembe

Hoşgeldin Nefes Bebek

Hoşgeldin Nefes Bebek / Selçik Haber

Burcu ve Hüseyin İLERİ çiftinin bebekleri NEFES, 12 Ekim 2016 Çarşamba günü İsviçre'de dünyaya geldi.

NEFES bebeğe sağlıklı uzun bir ömür diler; anne ve babasını tebrik ederiz.

AYAN ve İLERİ ailelerine torunlarının hayırlı, uğurlu olmasını diliyoruz.

Selçik Haber

Muharrem Matemi ve Aşure Günü

Muharrem Matemi ve Aşure Günü

Alevî inancında Aşûre Günü ve Muharrem Mâtemi

   Alevîlerde, Hüseyin'in Kerbelâ'daki acısı başta olmak üzere On iki İmamlar'ın acılarını anmak ve anlamak için Muharrem Mâtemi tutulur. Muharrem Matemi'nin amacı: Bu türlü acıların bir daha yaşanmaması için gerekli olan insanlık değerlerini ve Alevî öğretisini özümsemektir. Matem süresince bıçağa ve kesici aletlere el sürülmez, kurban kesilmez ve et yenmez. Matem boyunca hiçbir canlıya eziyet edilmez. Kimsenin kalbini kırmamak, dili ile kimseyi incitmemek, kimse hakkında dedikodu yapmamak Mâtem Orucu'nun temel ilkesidir. Sağlığı yerinde olanlar oruç tutarlar. Matemden amaç, kendine eziyet yapmak değil, kötülük ve katliamların bir daha olmaması adına anmak ve unutmamaktır. Kerbelâ katliamında hasta olması nedeniyle İmam Zeynel Abidin'in kurtulması ve Ali'nin soyunun devam etmesi nedeniyle de Allah'a şükredilir. Bu nedenle Muharrem mâtemi, aşûre geleneği ile biter. On iki gün orucun ardından Aşûre Günü yapılır. On iki değişik malzemeden oluşan aşûre yenilir ve dağıtılır.

AŞURE

   Matem Orucu bitiminde Aşure pişirilir. Aşure, tatlı bir çorba olup, birlikte yenilir veya evlere dağıtılır. Aşure çorbasında et bulunmaz. Buğday, fındık, ceviz veya meyvelerden oluşan 12 değişik üründen yapılır. Aşure Günü, Sünnilerin Ramazan Orucu bitiminde kutladığı Şeker Bayramı gibi bir bayram kutlaması değildir. Aleviler; Kerbela’da İmam Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin’in sağ kurtulduğu için mutludurlar, bu nedenle çorba tatlı olur. Muharrem ayında Aleviler bir araya gelerek birlikte mersiyeler, şiirler, deyişler, Alevi önderlerinin kahramanlık öykülerini okurlar, anlatırlar, söylerler.

AŞURE LOKMASI İÇİN DUA

   Bism-i Şah… Allah Allah…

Barekallah. Şehidler Şahı İmam Hüseyin Efendimizin ve Kerbela şehidlerinin yüce ruhlarının şad olması için barekallah. Cümle erenlerin ruhu için barekallah. Yurdumuzun, Ulusumuzun, Cumhuriyetimizin esenlikte olması için barekallah. Ordularımızın güçlü olması için barekallah. Ahirete göçenlerimiz ve bugün yaşayanlarımız için barekallah. Gökten hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereket vermesi için barekallah. Muhammed Mustafa, Aliyyel Mürteza, İmam Hasan, İmam Hüseyin, Kerbela Şehidleri ve Hünkâr Hacı Bektaş Veli hakkı için el-Fatiha ve salevat.

   Gerçeğe hü…

AŞURE YENDİKTEN SONRA OKUNACAK DUA

   Bism-i Şah… Allah Allah…

Allah, Muhammed, Ali, Oniki İmam Efendilerimizin ruhu revanları, şâd ve handan ola. Münkir ve münafıklar mat ola, müminler şâd ola. Lokmalarımız dertlere deva ola. Matem-i Hasan ve Hüseyin ola. Cümlemize haklı hayırlı kısmetler verilmesi için … Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli demine hü...


***

   Matemleriniz, oruçlarınız, lokmalarınız ve pişirdiğiniz aşureler Şah Hüseyin dergahında kabul olsun.


Selçik Haber

8 Ekim 2016 Cumartesi

Yas-ı Muharrem Devam Ediyor

Yas-ı Muharrem Devam Ediyor / Selçik Haber


7 Maddede Yas-ı Muharrem

   Bu Topraklarda Sessiz Sedasız Bir Oruç Tutuluyor: 7 Maddede Yas-ı Muharrem

   1. Muharrem ayının 10. Günü Kerbela’da şehit edilen Hz. Hüseyin için tutulan yas orucudur.

   Kendisini halife ilan eden Yezid’e biat etmeyen İmam Hüseyin, Yezid’in zulmü altındaki Küfe halkını kurtarmak için 680 yılında yoldaşlarıyla birlikte yola çıktı. İmam Hüseyin ve yakınları Muharrem ayının ilk günü Kerbela’da tutsak edildiler. Fırat nehrine yakın bulunmalarına rağmen su içmeleri yasaklandı. Kufelilerin ihanetine uğrayan İmam Hüseyin ve yakınları tutuldukları Kerbela’nın kavurucu çölünde on gün su içemediler. Muharrem’in 10.günü de Yezid’e biat etmeyi reddeden İmam Hüseyin’e, karşı taraftan ok atılmasıyla çatışma başladı. İmam Hüseyin’in oğulları, kardeşi, yeğenleri ve tüm yakınları tek tek şehit edildiler. Tüm sevdiklerinin gözü önünde can vermesine şahit olan İmam, son olarak otuz üç mızrak yarası ve otuz dört kılıç yarası aldıktan sonra Şimr isimli asker tarafından başı kesilerek şehit edildi.

   2. Her Muharrem ayının birinci günü başlanıp on ikisi akşamına kadar oruç tutulur.

   3. On iki gün boyunca su içilmez.

   İmam Hüseyin ve yoldaşlarının günlerce Kerbela çölünde susuz bırakılmasına atfen Aleviler bu 12 günü tek damla su içmeden geçirirler.

   4. Eğlenilmez, düğün, şenlik yapılmaz.

   Düğün, şenlik yapılmamasının yanı sıra, erkekler on iki gün boyunca saç ve sakallarını kesmezler yani tam anlamıyla yas tutulur.

   5. Her gece başlanıp, ertesi gün akşam olana dek oruç tutulur.

   Sahur yoktur ve hava kararana kadar oruç devam eder.

   6. Oruç açım sofraları mümkün olan en sade biçimde kurulur.

   Muharrem orucunda gösterişli iftar sofralarına yer yoktur. İftar denmez, oruç açımı denir. Oruç açıldıktan sonra da yas gelenekleri devam eder.

   7. Muharrem ayının son günü aşure yapılarak herkese dağıtılır.

Kaynak: http://www.gazeteoniki.com/

   Oruçlarınız Hak katında kabul olsun. Matemleriniz Şah Hüseyin aşkına olsun...

Selçik Haber

Aslı Akgür ve Güngör Arı'ya Mutluluklar

Aslı Akgür ve Güngör Arı'ya Mutluluklar / Selçik Haber

Köyümüzden Hüseyin ve Nevin ARI 'nın oğulları Güngör ile Dutağaç Köyü'nden Baki AKGÜR 'ün kızları Aslı, 3 Ekim 2016 Pazartesi günü Dutağaç Köyü'nde yapılan söz töreni ile mutluluğa ilk adımlarını attılar.

   Genç çiftimizi tebrik eder, ömür boyu mutluluklar dileriz.

   ARI ve AKGÜR ailelerine hayırlı, uğurlu olmasını dileriz.

Selçik Haber

Deniz Akgür ve Yusuf Çatak'a Mutluluklar

Deniz Akgür ve Yusuf Çatak'a Mutluluklar / Selçik Haber

Deniz AKGÜR ve Yusuf ÇATAK, 21 Ağustos 2016 tarihinde Selçik Köyü'nde yapılan nişan törenlerinin ardından, 30 Eylül 2016 tarihinde Ankara'da yapılan nikah törenleriyle mutluluğa ilk adımlarını attılar.

   Deniz AKGÜR ile Yusuf ÇATAK çifti, Ankara'da 21 Ekim 2016 Cuma günü Saat 19.30'da yapılacak olan kına gecesi ve 23 Ekim 2016 Pazar günü Saat 19.30'da yapılacak olan düğün törenleriyle dünya evine girecekler.

   Genç çiftimizi tebrik eder, mutluluklar dileriz. Bu birlikteliğin AKGÜR ve ÇATAK ailelerine hayırlı, uğurlu olmasını dileriz.


Selçik Haber

3 Ekim 2016 Pazartesi

Yas-ı Matem Muharrem Orucu

   
Yas-ı Matem Muharrem Orucu / Selçik Haber

   Alevilerin yas orucu olarak bilenen on iki günlük Matem Orucu 2 Ekim 2016 Pazar günü başladı.

   On iki İmam (Muharrem) Orucu, on iki gün tutulacak ve aşure dağıtılması ile son bulacak.

   Aleviler, 1375 yıl önce Kerbela'da şehit düşen Şah Hüseyin ve yoldaşları için her yıl Muharrem ayında on iki gün boyunca yas orucu tutarlar.

   Aleviler bu yıl 2-13 Ekim 2016 tarihleri arasında on iki gün yas orucu tutacaklar. On iki günlük yas orucunun ardından 14 Ekim 2016 Cuma günü aşure dağıtılacak.

   Alevilerin, Kerbela’da katledilen Şah Hüseyin ve 72 Kerbela şehidi anısına tuttukları Matem Orucu olarak da bilinen Muharrem Orucu on iki gün sürüyor. On iki günlük oruç aynı zamanda On iki İmamı temsil ediyor.

Yas-ı Matem Muharrem Orucu / Selçik Haber

   On İki İmam Orucu takvimi şöyle:

  1.    Gün : 2 Ekim Pazar
  2.    Gün: 3 Ekim Pazartesi
  3.    Gün: 4 Ekim Salı
  4.    Gün: 5 Ekim Çarşamba
  5.    Gün: 6 Ekim Perşembe
  6.    Gün: 7 Ekim Cuma
  7.    Gün: 8 Ekim Cumartesi
  8.    Gün: 9 Ekim Pazar
  9.    Gün: 10 Ekim Pazartesi
  10.    Gün: 11 Ekim Salı (10 Muharrem - Hz. Hüseyin Kerbelâ’da şehit edildi.)
  11.    Gün: 12 Ekim Çarşamba
  12.    Gün: 13 Ekim Perşembe
  13.    Gün: 14 Ekim (Aşure Günü)
Yas-ı Matem Muharrem Orucu / Selçik Haber

   Yas-ı Matem Muharrem orucunda, oruç açma vakti yoktur. Güneş doğmadan başlar, güneşin batımıyla sadece yemek yenir. Yemekte ve günlük yaşamda aşırılıktan uzak durulur.


   Oruç süresince, Eğlence yapılmaz! Et yenmez! Su içilmez!

   Şah Hüseyin’in Kerbela’da vermiş olduğu onur savaşı insanlık hayatına ve geleceğine bir ışıktır. Kerbela tarihte yaşanan en büyük katliamlardan biridir. Şah Hüseyin, kendi inancından ödün vermeden, yolumuzu canıyla yüceltti. İyilik ve güzellik için herşeyinden vazgeçti.

   Oruçlarımızın Hak katında kabul olmasını diliyoruz. Niyetleriniz kabul olsun.


Selçik Haber

28 Eylül 2016 Çarşamba

Hz. Hüseyin, Kerbela ve Muharrem

Hz. Hüseyin, Kerbela ve Muharrem / Ayhan Aydın

HZ. HÜSEYİN, KERBELA VE MUHARREM
   Zalimin zulmüne boğun eğmeyerek, zamanın hükümdarı Muaviye oğlu Yezid’e, onların karanlık zihniyetine, ordusuna, varlığına karşı gelen, zorbalığın boyunduruğu altına girmek istemeyen Hz. Hüseyin, taraftarlarının da isteğiyle, Miladi 680’de (Hicri 68) binlerce yareni, yoldaşı ve Ehlibeyt muhibbiyle birlikte Kufe’ye doğru yola çıkmıştı.

   Hz. Hüseyin; birçok engeli aşa aşa, zorlukları yene yene, olanaksızlıklara direne direne yolculuğuna devam ederken, birlikte yola çaktığı ikircikli, çıkarcı, korkak, sözde taraftarlarından önemli bir kısmı tarafından yalnız bırakılsa da, ilkelerinden ödün vermeyen yüzlerce kişiyle bu kutlu yolculuğuna devam etti. Yezid ordusunun ve taraftarlarının tüm tehditleri, baskıları onu ve yoldaşlarını durduramadı, onları sindiremedi.
   Ama zalimin güçlü orduları; Hz. Hüseyin ve yoldaşlarının yollarını çevirdi, onları belli bir alanda hapsetti. Bu bela toprağı olan Kerbela’ydı, Kerbü Bela’ydı. Ninova denen bu topraklardan kan kokusu, ölüm kokusu dört bir yana yayıldı.
   Hayatı boyunca dosdoğru (Tarık-ı Müstakim) olarak bildiği yoldan sapmayan, büyük bir inançla, yüreklilikle, özüyle inandığı ve atası Hz. Muhammed’in, babası Hz. Ali’nin, anası Hz. Fatıma’nın ve tüm Ehlibeyt taraftarlarının inandığı inançla, Hakk –Muhammed- Ali, Ehlibeyt aşkıyla yoğrulmuş olan Hz. Hüseyin, İslami değerlerin yok edilmesine ölümüne neden olsa bile karşı çıkacaktı.
   Hz. Hüseyin, kendisine destek verenlerin onu yalnız bırakmayanların da gücüyle; Emevi aristokratların, kan ve gözyaşıyla, adaletsizliklerle, haksızlıklarla elde ettikleri mal varlıklarıyla büyümüş, Muaviye’nin ve oğlu Yezid’in saltanatının yarattığı karanlığa, zorbalığa, barbarlığa karşı direndi.
   Susuz bırakılan ve çocuk yaşta katledilen Ehlibeyt’in feryatları çölü doldururken, analar dizlerini döverken, çocuklara su getirmek isteyen Celal Abbas’ın iki kolları kesilirken, o asla ilkelerinden ödün vermeden ulu-büyük direnişine devam etti…
   Aydınlıkla karanlığın savaşında; barbarların saltanat devrine, kan içicilerin zulmüne karşı, sadece canını değil, yeryüzünün en zor kararıyla canından çok sevdiği çoluk ve çocuğuyla, onları zalimlerin atlıları altında çiğnetmek pahasına, Alevi Bektaşi yolunu da kuran ana düşünce damarlardan birisi olan “zalimin zulmüne boyun eğmeyin, haklarınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz” düşüncesiyle, değerlerinden hiç ödün vermeden sonuna kadar direndi.
   Miladi: 10 Ekim 680, Hicri: 10 Muharrem 68’de, Kerbela’da, Hz. Hüseyin ve çocuklar da dâhil 72 kişi katledildiler…
   Ama orada asıl kaybeden içindeki hırsı dışa çıkan, zevki, kendi kişisel mutluluğu, sınır tanımaz çıkarcılığıyla Yezid, onun ordusu ve onun zihniyetinde olanlardı.
   Ve…
   Kerbela’da yazılan destan, insanlık tarihinin destanı oldu…
   Orada şehit olan 72 kişi ölümsüz şehitler arasına kavuşurken, İslam tarihi yeniden yazıldı. Daha doğrusu İslam denilen ve bugün de halen çıkara, talana, yağmaya, kan akıtmaya, İŞİD zihniyetine ta o zamandan dayandırılmak istenen bu din, Hz. Hüseyin tarafından kurtarılmıştır.
   Bugün hala Ona “-Ulul emre karşı geldi- (yöneticilere (otoriteye) karşı geldi) amacından uzaklaştı” diye, dil uzatma cesaretini gösteren şuursuz kimi ilahiyatçılar, Sünni ulema adı altındaki sapkın gurubun beyninin içinde, Yezid tohumunun filizleri, İŞİD kafasının oynaşmaları ve yansımaları vardır.
   Hz. Hüseyin ve 72 yoldaşı; dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir hak ve hukuk mücadelesi vermiş, ölümsüz yiğitler ve kahramanlardır.
   Bu olaydan önce katledilen Müslim bin Akil (Hz. Ali’nin kardeşi Akil’in oğlu ve Hz. Ali’nin damadı (Rukiyye Ana’nın eşi)) ve iki masum çocuğu, Ehlibeyt karşıtları tarafından türlü zulümlere uğratılan, bin bir dert ve tasayla hayatını genç yaşta kaybeden analar anası Hz. Fatıma Ana sonsuza kadar anılacak değerlerdendir…

Hz. Hüseyin, Kerbela ve Muharrem / Ayhan Aydın


Muharrem Orucu
   Belki bir kısmı doğru olsa da, şimdilerde bin bir türlü tarihsel olayla (Nuh’un kurtuluş günü vs.) bir tutulup, değeri bazen bilmeyerek azaltılmak istenen, Muharrem Orucu’nun tutulmasının temel nedeni, Kerbela Olayı’dır.
   Alevi Bektaşi toplumu, hiç evirip çevirmeden söylemek gerekirse, ne dini kaygılardan, ne Kuran buyruğundan olmamak koşuluyla, orada katledilenlerin anısını sonsuza kadar yaşatmak için bu orucu tutmaya başlamışlardır.
   Hz. Peygamber’in de bu orucu tutması, şimdilerde Sünni yanaşması, çıkarcı kimi Alevi dedelerin büyük bir uzmanı oldukları (!) Kuran’da bunun bir yerinin olması vs. olayın ikinci derecede nedenleridir.
   Yola birlikte gidilir, yol sözde yolda olanlar tarafından yozlaştırılmaz, yozlaştırılmamalıdır.
Hz. Hüseyin’e layık olamayanların bin bir bahane üretip işi sulandırmayı bırakmaları gerekir…
   Bu oruçlar; Hz. Hüseyin ve 72 yoldaşı ve Masum olarak katledilen Müslüm bin Akil, onun katledilen iki çocuğu ve tüm Masum-u Pak’lar aşkına tutulan oruçlardır. Buna Hz. Fatıma aşkına tutulan oruç da dâhil edilmiştir.
   Oruç insan benliğinin, nefsiyle mücadelesidir.
   Muaviye oğlu Yezit bir kişidir, yezitler ve yezitlik ise her daim vardır. Sadece Yezid taraftarları yezitlik yapmazlar. Her insanda bir yezitlik damarı vardır; bu benlik (ego), hırs damarıysa, bu herkeste olabilir. (Kim yapar Alevinin Aleviye yaptığını (?!)) Ve çok büyük bir yanlışlık üzere, Alevilerin de tarihten silmeleri gereken bir önyargıları vardır, bir kısım Alevinin söylediği gibi, Sünni vatandaşlar Yezid ve Sünniler’in büyük çoğunluğu Yezid taraftarı değildir. Zaten Alevi – Sünni ayrımı ilkel bir ayrımdır. Bugün Türkiye’de çoğu Sünni, Alevi gibi yaşamaktadır. (Kara yobazlar yok olsun, onlar insanlığın da düşmandırlar) Belki her zaman söylediğim gibi, bazı Sünniler eğer yaşam tarzı denecekse, Alevilerden de daha iyi bir Alevi kimliğe sahiptirler. Nice nice Sünni kökenli vatandaş da, Aleviler Bektaşiler kadar Hz. Hüseyin yasını çekerler, oruç tutarlar. Hem de bu orucu, Hz. Hüseyin aşkına aynen olması gerektiği gibi tutarlar, bunda bir neden aramazlar…
   Merak edenler olduğu için söylüyorum; Muharrem’de tutulan oruçta zaman mevhumu çok ciddi değildir. Akşamı dar eden, gözü dönmüş, yolda sağa sola saldıran kimi Ramazan Orucu tutucuları gibi, değildir Muharrem Orucu tutanlar… İster Alevi olsun, İster Bektaşi olsun, ister Sünni olsun… Kim muharrem orucunu tutarsa gerçekten oruç tutmuş olur. Muharrem Orucu tutan; nefsiyle mücadele eder, yemek, içmek, sahura kalkıp iki kat yemek yemek, eğlenmek vs. zaten bu orucun daha doğrusu tüm oruçların mantığına aykırıdır. Kulaklar ezan sesinde, top sesinde değildir. Vakit kavramı olarak, alaca karanlık vardır, akşamdır. Akşam olursa orucunu açar. Şimdi bu şehir ortamında önümüzü göremiyoruz, akşamı tam nereden bilebiliriz, diyenler var. Elbette haklılar. Söylememiz odur ki, dinin şekil şartlarına hapsedildiği, “İslam’ın beş şartı var, imanın altı şartı var” zihniyetinin İslam’a büyük zararlar verildiği gibi, Alevi Bektaşi inanç ve dünyası, şartlara boğmadan insanlara maneviyatı verebilen bir yaşam anlayışıdır. Sabah ve akşamı tespit bu inançta saniyelerle, saliselerle ölçülmez, din şekil değildir, saniye değildir, salise değildir, demek istediğimiz odur. Gün doğumu, gün batımı vardır, kıstas budur.
   Bu oruçta, zaten her seferinde büyük dualarla niyetlenmeye gerek de yoktur. Niyet bir kere edilir. Kendine bilen her daim oruçtur, Alevilikte-Bektaşilik’te. Muharremde de zaten niyetlenmiştir, niyetlen oruça başla, niyetlen oruç aç…
   Dinin sömürülmesi bugünkü Türkiye’de Ramazanda yaşananlarla çok iyi görülür…
   Muharremde eğlence yapılmaz, düğün-dernek yapılmaz, dünyada yapılan haksızlıklar daha iyi değerlendirilir, Hz. Hüseyin ve yoldaşları anılırken, mersiyeler okunur, bol bol kitap okunur, o olay göz önüne getirilir, insanoğlunun gaddarlıkları düşünülür…
   Elbette oruç tutulur; bu oruçta et yenmez, bol su içilmez (hatta hiç su içilmemesi genel kuraldır, ayran, çay vs. sıvı şeyler alınır), bol yemek yenmez. Gece (sahur dedikleri) belki ibadet için, yas çekmek için kalkılır… Gece kalkıp sofralar kurup yemek yemek bu inançta ve oruçta yoktur.
   Genelde 12 gün Muharrem orucu tutulur. Oruç tutmada bazı yöresel farklar, uygulama farkları olabilir. On gün oruç tutup, onuncu gün oruç açanlar var. Onuncu gün öğlen açanlar var, akşam aşure çorbasını yapıp akşam açanlar var…
   Bir büyük coğrafyada yaşayan, geniş bir kitlenin uygulama farkları olabilir. Ama esasa bakmak lazımdır.
   Daha önce de gelenekte olduğu gibi son zamanlarda gittikçe artan oranda “Masumlar Orucu”, “Fatıma Ana Orucu” da tutuluyor. Fatıma Ana Orucu daha önceden muharrem ayında mı tutuluyordu bunu araştırmak lazım. Denk geldiğim gibi, bu orucun farklı tutulma tarihleri de var. Ama belki de çevresel şartlar, günün koşulları, dini değerlere yeniden yönelme nedenleriyle, şimdi Aleviler de Muharrem Orucu’nu on, on iki gün değil de, Masum-u Pak’lar, hatta “karşılama orucu” adı altında 15 gün tutmaya başladılar. Bir de Fatıma Ana Orucu eklenince bu 16 gün de oluyor…
   Ben bu konuda bir şey söyleyecek konumda değilim. Yalnız elde ettiğim klasik bilgiye göre muharrem orucunun 10, 12 gün tutulduğu; genelde de, on veya onu ikinci gün öğlenleyen açıldığıydı.
   Hz. Hüseyin on muharremde öğlenleyin katledilmişti. Bu on veya on ikinci gün öğlen açılması belki bu bilgiden dolayıdır. Ayrıca Bektaşiler’de de, onuncu gün oruç açılır.
   Alevi Bektaşi kurumları arasında muharrem orucuyla ilgili da tam bir eş güdüm olmadığını gördüm. Ortak takvimler olmasına rağmen farklı tarihler de zikredenler var…

   Ne diyelim, tutulan oruçlar, haksızlıklar karşısında boyun eğmeyen Hz. Hüseyin, tüm Ehlibeyt İmamları, Seyyidleri, Babaları, Hz. Hüseyin’in yoldaşları ve tüm bu uğurda katledilen canları anmaya - anlamaya, birlik ve beraberliğe, kardeşliğe bir vesile olsun…

   Tüm Kerbela, Ehlibeyt ve insanlık uğrunda haksızlığa uğrayıp katledilen tüm şehitlerin önünde eğiliyorum, onları büyük bir minnet, sevgi, saygı ve muhabbetlerimle anıyorum.

   Ölümsüz anıları her daim bizlerle yaşamaktadır…

   Oruç Takvimi
   Şimdi birçok Alevi kurumunun sitesinde veya paylaşımında şu takvimi gördüm.
• 28-30 Eylül 2016, Masum-u Paklar Orucu
• 1 Ekim 2016 Fatıma Ana Orucu
• 2-13 Ekim 2016 Muharrem Orucu
• 10 Ekim 2016 Hz. Hüseyin’in Şahadetini Anma Günü (Tarihi kayıtlarda da 10 Ekim 680’de şehit olduğu bilgisi var. Tarihin denk gelmesi mi?)
• 14 Ekim 2016 Aşure Günü

AYHAN AYDIN
erenler@ayhanaydin.info
28 Eylül 2016, Çarşamba, Rumelihisarüstü

Kaynak: 
http://www.ayhanaydin.info/yazilar/denemelerim/843-hz-hueseyin-kerbela-ve-muharrem

27 Eylül 2016 Salı

Yas-ı Matem Muharrem Ayı Başlıyor

Yas-ı Matem Muharrem Ayı Başlıyor / Selçik Haber

   Kerbela'da şehit olan İmam Hüseyin ve 72 şüheda aşkına matemin tutulduğu Muharrem Ayı; yöremizde diğer bölgelerden farklı olarak iki gün önce başlar.
1 Muharrem'den iki gün önce oruca niyet edilerek, 10 Muharrem olan Aşure günü on iki günlük matem orucu tamamlanır.

   30 Eylül 2016 Cuma günü başlanacak olan Muharrem orucu, 11 Ekim 2016 Salı Aşure gününde aşurelerin kaynatılmaya başlanmasıyla tamamlanacak.

   Tutulan matemler ve oruçlar, pişirilen aşlar, yedirilen lokmalar Şah Hüseyin dergâhında kabul olsun. Hizmetleriniz Oniki İmam dergâhına yazılsın...

Selçik Haber

   YAS-I MATEM MUHARREM AYI

   Muharrem ayının başlamasıyla, Alevi toplumunda yas ve matem söz konusu olur.
12 günlük yas-ı “Matem” orucu, Kerbela’da İmam Hüseyin ile birlikte şehit edilen 73 can içindir. İmam Hüseyin’in 10 Muharrem ayı içerisinde şehit edilmesinden dolayı, onun sevgisini taşıyan ve yolun piri olarak gören Alevi toplumu, bu ayda yas-ı “Matem”e bürünür; Kerbela katliamında İmam Zeynel Abidin’in sağ olarak kurtulup Ehli-Beyt soyunun devamına vesile olmasının, on iki İmamların kutsallığıyla birleştirilerek 3 gün Masum-u Pak aşkına da oruç tutulur. 

   Alevilik inancında oruç anlayışının zora dayalı olması söz konusu değildir. Aile, komşu ve toplumsal yaşama karşı herhangi bir zorluk olmamalı. Bu konuda gönül rızalığına ve samimiyete dayalı olmasına özenle dikkat edilir. 12 günlük yas-ı “Matem” orucunda insan nefsini ıslah etmesi, kendisi tokken aç ve susuz (Kerbela’da 73 Şehid-i Şühedanın aç ve susuz kalması gibi...) olanın halinden anlaması, inandığı tanrısal varlıkla kendisi arasında bağ kurup vicdani muhasebe yapması maksadıyla, arınarak oruç tutar. Tüm bunlar Hz. Hüseyin’in sevgisi ve mertliği ile Yezide karşı boyun eğmemesiyle birleştirilip yas-ı “Matem”e girilir.

Aşure ayında matem orucu
Onları tutana sevap yazılır
Kerbela'da Yatan imam Hüseyin
Engür olmuş Hak ceminde ezilir.

Birini tutan hakk' ın yeter
İkisini tutan günahın atar
Üçünü tutanlar cennette yatar
Engür olmuş hak ceminde ezilir.

Dördünü tutana veli dediler
Beşini tutana ulu dediler
Altısını tutana dolu dediler
Engür olmuş hak ceminde ezilir.

Yedisin tutan havada uçar
Sekizin tutan hülleler biçer
Dokuzun tutan cennetin açar
Engür olmuş hak ceminde ezilir

Pir Sultan Abdal' ım onunda zahmet
On birini tutana indı r'ahmet
On iki tutana nasiptir cennet
Engür olmuş hak ceminde ezilir.

Pir Sultan Abdal

MATEM

   Matem Farsça'dan gelen bir kelimedir. Türkçe'de anlamı: "Çok sevilen değerli bir varlığı veya yakını kaybedildiğinde bu insanın günlük yaşamını etkiler; insanlar kederlenir, üzülür ağlar ve uzun bir zaman üstünden atamaz, eğlenemez, gülemez, neşelenmek istemez, hep günlerini üzüntü ile geçirdiği zaman dilimine, Yas veya matem tutmak" demektir.

   Hz. Muhammed'in ölümünden 48 sene sonra, bütün peygamberlerin kutsal kabul ettikleri, oruç tuttukları Hicri 10 Muharrem 61 Cuma günü (Miladi 10 Ekim 680 tarihinde), Kerbela denen Fırat Nehri'nin kenarında, kurda kuşa sebil olan Fırat suyunu, Hz. Muhammed'in torunlarına, Ehl-i Beyt'ten de tek kalan Hz. Hüseyin'ine, aile efradına ve onun yandaşlarına vermediler.

MATEM'DE NELER YAPMAMALIYIZ

   Alevi İnancında Matem ”yaslı olma” durumu olarak algılandığı için gelenek, görenek ve inançlarımıza saygılı olmak üzere:

• Her türlü eğlence, zevk ve keyf verici davranışlardan mümkün oldukça uzak durulur ve sakınılır!... Örneğin: düğün, nişan, sünnet doğum günü gibi

• Alkol ve benzer keyif verici maddelerden kaçınılır... 

• Çeşitli çevrelerden, eğlenceler için yapılan davetlere kesin olarak katılmamak ve nedenlerini de böylesi davetleri yapanlara mutlaka açıkça anlatıp hatırlatmak gerekir!..

• Yüzme, piknik gibi eğlence yerlerinde, et ve etli yiyeceklerin tüketileceği ortam ve davranıştan uzak durulur!..

• Aşırı ve gereksiz süslenmelerden, gösteriş ve her türlü lüks özentilerden kaçınılır!..

• Muharrem süresince her türlü taşkınlık, müsrif (yersiz-gereksiz...) harcama ve aşırı nefsi davranışlar gibi eğilimlere karşı daha dikkatli olunur!..

• Çevremizde daha uysal, dostane yaklaşımlar sergilenerek, asık suratlı ve sinirli davranışlardan kaçınılır!..

• Dargınlıklar ve kırgınlıklar varsa barışılır, hoşgörü ve sevecen olunur!. Oruç açmak için güneşin batması dikkate alınır. Bunun dışında saatle, dakikayla oruç açmak veya sahura kalkılması hakkındaki dayatmalar gerçekçi değildir.

Kaynak: http://karacaahmet.org.tr/

Yas-ı Matem Muharrem Ayı Başlıyor / Selçik Haber

Selçik Haber Bülteni'ni Okumak İçin Tıklayın...

Selçik Haber Bülteni'ni Okumak İçin Tıklayın...
Selçik Köyü Aylık Haber Bülteni "Selçik Haber" 1 Yaşında!