ALEVİLERDE HIZIR
Kimsesizlerin kimsesi, sahipsizlerin sahibi, darda,zorda,yolda
kalanların, umutsuzların umudu olan Bozatlı Hızır.
Her darda ve zorda kalanlar mutlaka bir kurtuluş yolu veya kurtarıcı ararlar.
Aleviler kendilerine bir kurtarıcı yaratmışlar ve buna da HIZIR demişler.
Hızır farklı şekilde yaşatılmaktadır.
Kimilerine göre; darda,yolda kalanların yardımına,imdadına yetişendir.
Mazlumun acısına ortak olandır.
Bereket dağıtandır. Yoksulun tek umududur. Sıkışanlara yardıma
koşandır,düşerken tutulan daldır. Ağlarken güldürendir. Muratları veren,
hasretlikleri giderip buluşturandır.
Hızır,Hastaya derman dağıtandır,derde derman olandır,
Merhem olandır, şifa dağıtandır.
O bir Haldaştır,yoldaştır.
Hızır sevgilileri kavuşturandır.
Yola yolladım seni
Yollar yollasın seni
Hızır elinden tutsun da
Bana yollasın seni.
Sonuç olarak Hızır en yakın
dosttur,yardır,yarendir.
Pir Sultan Abdal bir şiirinde
Binbir adı vardır, bir adı Hızır /
Her nerede çağırsan orada hazır.
Birileri için temennada bulunurken
Hızır yar ve Yardımcınız olsun deriz.
Aleviler Hızırı çağırdıklarında
dileklerin yerine geldiği yerleri de kutsamışlar isimler vermişlerdir. Hızır
suyu, Hızır gölü, Hızır dağı, Hızır deresi ve Hızır tepesi .. gibi.
Aleviler belli zamanlarda Hızırın gelmesini beklerler.
Yardıma ihtiyaç duyduklarında biri gelip yardımcı olduğunda “HIZIR GİBİ
YETİŞTİ” denir.
Hızır için oruçlar tutulur, cemler yapılır, lokmalar dağıtılır ve kutlamalar
yaparlar.
Alevilerin en büyük bayramı Hızır Bayramıdır. Genelde 13 Şubat Hızır günüdür.
Birçok bölgede onüç şubat günü başlar, Üç günlük oruç
tutulur.
Bazı bölgelerde onüç Şubat gününün içerisinde olduğu hafta Salı,Çarşamba ve
Perşembe günleri üç gün oruç tutar ve Cuma günü bayram yaparlar.
Hızırı karşılama ve Hızırı uğurlama orucu diye normal tutulacak oruçtan bir
hafta önce ve bir hafta sonra bir gün oruç tutanlar vardır.
Kimi bölgelerde üç gün tutulan orucun mutlaka 13 Şubatı
içerisinde alan güne denk gelmesini sağlarlar ve oruç sonunda Kutlamalar
yapılır.
Bazı bölgelerde yedi gün oruç tutarlar. Son akşam Perşembeyi Cumaya bağlayan
gece Hızır Cemi yaparlar Cuma günü Bayram kutlarlar.
Üç gün oruç tutan bekar gençler son oruç açımından sonra o gece sabaha kadar su
içmezler ve dileklerde bulunurlar. Rüyasında kim su verir ise onunla
evleneceğine inanırlar.
Hızır’ın dileklerini yerine getireceğine, kısmetlerin açılacağına inanırlar.
Bazı bölgelerde On üç Ocakta Hızır ayı başlar ve bir ay
sürer.
Bu süre içerisinde her aşiret farklı haftalarda oruç tutarlar.
Dersim,Erzincan,Sivas,Kayseri,Maraş,Adana,Muş,Malatya … gibi bölgelerde Hızır
haftasında kavrulmuş buğday, eldeğirmeni denilen değirmenlerde öğütülüp un
yapılır.
Bir tepsi içerisine konularak pencere önlerine bırakılır. Hızır’ın gece gelip
el süreceğine ve bereket getireceğine inanırlar.
Bu undan yapılan yiyeceğe KAVUT denir. Özellikle Hızır lokması olarak
hazırlanır.
Bazı bölgelerde Pilav yapılır.
Hatay,Adana,Mersin bölgesinde yaşayan Aleviler (Nusayri)
lerde;
Hızır ile İlyas’ın yılda iki kez bir araya geldiğine inanırlar ve bu iki manevi
gücün de ölümsüzlüğüne inanırlar. Hızır ve İlyas ölümsüzdürler.
Yılda iki kez Hatay ili Samandağ ilçesindeki sahilde bir araya geldiğine
inanırlar ve Samandağ sahilinde bir türbe yapılmış ve ziyaret yeri
oluşturulmuştur.
Abı Hayat içtiklerine inanılır.
Hızır tanrının bir yansımasıdır.
Daha açık bir anlayışla Hızır, Hakkın manevi güç olarak
insana yardımcı olduğu anlayışıdır.
Bu anlatılanlardan ve yazılanlardan sonra
Alevi öğretinin temeline bakıldığında Hızır anlayışı oldukça fazla şekil
değiştirmiştir.
Alevilerde Hızır, kendi içlerinde doğurdukları, büyüttükleri, şekil verdikleri,
sıkıştıklarında ve ihtiyaç duyduklarında kurtarıcı olarak çağırdıkları ve
kullandıkları manevi bir güçtür.
Kimi zaman onu Sakallı bir pir olarak görürler, kimi zaman
Boz Atı ile darda kalanları kurtarmış olarak görürler. Dilenci kılığında
görüldüğü olur.
Yeri gelir dileklerini kabul eden ve yerine getiren bir deha olarak görürler.
Özellikle kış aylarında, Afette, tipide, selde, darda
kaldıklarında çağırmaktadırlar.
Hızırla birlikte yaşama tarihi ve günü olarak Yılın en sert ve tehlikeli iki
ayı olan Ocak ve Şubat aylarını içerisine alan bir tarihi belirlemişler. Bu
tarihte üç gün oruç tutmuşlar.
Tutulan bu oruç günümüzdeki ifadeyle Şükran orucudur.
Alevilerin geçmişte kullandıkları
takvimle Miladi takvim arasında onüç gün fark vardır. Günümüzde tutulan Hızır
orucu, Ocak ayının son günü olarak 13 Şubat ile Şubat ayının başlangıcı kabul
edilen 13,14 ve 15 Şubat günlerinde üç gün oruç tutarlar.
Tutulan üç gün oruç sonrası Hızır
kutlaması yaparlar. Çocukları ve yaşlıları memnun etmenin mutluluğunu yaşarlar.
Dikkat edilecek olursa.
Hızır darda kalındığında çağırılan bir güçtür. Bu güç kimi zaman bir birey
için, kimi zaman toplum için bir kurtarıcıdır.
Bereket dağıtan, dilekleri kabul edendir.
Kavut ununu pencere önüne bırakırken beklenti, bereket
getirmesi, bununla birlikte diğer dileklerin yerine gelmesi için evine
uğramasıdır. Kimileri kendileri için bir şeyler isterken, kimileri çocukları
için, ailesi için, komşusu için, toplum için çeşitli dilekler dilerler.
Bu gerekçelerden de anlaşılıyor ki Hızır’a oldukça farklı misyon yüklenmiştir.
Her Alevi kendisine göre Hızırı çağırır.
HIZIR
Muhammed Ali’nin ilmi aşkına
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Yardım eyle düşkün ile şaşkına
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Muhammed ‘den içtin hayat abını
Musa’ya öğrettin ilmin babını
Ali’den nuş ettin aşk şarabını (ilmi ladünü)
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Fatıma’yı bilen Naci’dir Naci
Hasan’la Hüseyin derdin ilacı
Eşe dosta verme kederle acı
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Meçhul kaldı aşık ile dubara
Masumlar arada sefil avare
Zeynel,Bakır bizi dardan kurtara
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Ricamız Cafer’le Kazım,Rıza’dan
Sakla bekle bizi bela, kazadan
Hak cemalin göster ruz-i azadan (Cezadan)
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Taki işsiz koyma yurdu yuvamız
Naki kabul ede dua ricamız
Hayır(lı) gele gündüz ile gecemiz
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Hasan Askeri’nin yücedir şanı
Yurdumuza bastırmaya düşmanı
Çağıralım Mehdi sahip zamanı
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Gayet günahkarız yüzümüz kara
Şaşırdık yolumuz kaldık bi çare
Çağırınca hemen gelirsin cara
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Gafil yolcu düşer uzak yollara
Yardım eyle darda kalan kullara
Derbederiz düştük müşkül hallere
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Yardımcımız sensin tipiden yelden
Sakla,bekle bizi gedikten,belden
Cümlemizi koru tufandan selden
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Tipi duman sardı ovayı dağı
Afetlerden kurtar oğul uşağı
Bugün çok dar gündür yalvarmak çağı
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır
Divanında karadır Cafer (Tan) in yüzü
Tutyadır gözüne ayağın tozu
Katarında kabul olsun nazı,niyazı
Yetiş carımıza Hızır ya Hızır.
Kemter Derviş Hızırı çağırırken
Elaman Mürvet huzura geldik
Yardım eyle bize bozatlı Hızır
Yüz sürüp yerlere yardım diledik
Yetiş yardım eyle bozatlı Hızır
Toplanmış canlar dua ediyor
Hızır gelir diye herkes bekliyor
Çağıran kişiye yardım ediyor
Yetiş yardım eyle bozatlı Hızır
Seni seven canlar elini açmış
Hızır günü diye duaya durmuş
Nebilik velilik tek sana gelmiş
Yetiş yardım eyle bozatlı Hızır
Kemter derviş diler özüne himmet
Mahrum etme beni eyle mürüvet
Evliya embiyanın yüzü suyu Mürüvvet
Yetiş yardım eyle bozatlı Hızır
İSYANİ Hızırı çağırırken
Umutsuzların umudu
Yetiş ya Bozatlı Hızır
Gaip erenlerin adı
Yetiş ya Bozatlı Hızır
Bereketi veren sensin
Ağlayanı güldüren sensin
Menzile erdiren sensin
Yetiş ya Bozatlı Hızır
Yolcuya yolunu açan
Dertlilere derman saçan
Günahtan kusurdan geçen
Yetiş ya Bozatlı Hızır
Haksın ve hakkın varlığı
Aydınlat bu karanlığı
Zalime göster darlığı
Yetiş ya Bozatlı Hızır
İSYANİ gönül katında
Hem derviş hem pir zatında
Hem zahirde hem batında
Yetiş ya Bozatlı Hızır
Görüldüğü gibi Hızır'a o kadar çok misyon yüklenmiştir ki
kafalar iyice karıştırılmıştır.
Kimilerine göre Nebi,Veli. Kimilerine göre Boz Atlı, kimilerine göre yaşlı
birisidir ve Ak sakallıdır ama sonuçta darda zorda kalanların kurtarıcısıdır.
Ak sakallı denildiğinde Hızırın erkek olarak kabul
edildiği akıllara gelmektedir.
Alevi inanç ve öğretisinin zenginliği ve her Alevinin kendisine göre temenna
(dua) da bulunması önemli bir konu olarak ele alınmalıdır.
Sonuç olarak Hızır;
Hızır Alevi öğretisinde manevi bir güçtür.
Her Alevinin kendi içerisinde doğurup büyüttüğü, ihtiyaç duyduğunda
(darda,zorda) kaldığında kullandığı (çağırdığı) manevi bir güçtür.
Bu gücün, her darda ve zorda kalanlar tarafından da kullanılması için de
temennada bulunurlar.
Son derece önemli bir konu da Hızır korkulan bir duygu
değildir.
Birçok manevi gücün, ermişlerin velilerin beddua ettiği vakit kötü bir olay
yaşanacağından korkulur iken Hızır bu anlayıştan tamamen farklı yaşatılmaktadır.
Alevilerde hiçbir zaman Hızır ile korkutma olmamıştır.
Hepimizin Hızırı hepimizin yar ve
yardımcısı olsun.
Aşk ile.
Abbas TAN
Kaynak: alevinet.com
ALEVİLİKTE HIZIR
Hızır, bugün oldukça geniş bir coğrafyada dara düşenlerin, ezilenlerin, karda tipiye tutulanların, denizde boğulmak üzere olanların, işkence görenlerin, hastaların, fakirlerin, “yetiş imdadıma ya Hızır” diyerek çağırdıkları ortak bir isimdir. Ölümsüz olduğu bilinir.
Hızır; Alevilere göre, kimi zaman bir melek, kimi zaman kurtarıcı ve yaratıcıdır. Alevi kızılbaşlar misafiri Hızır’la, Hızır’ı da Hz. Ali ile özdeşleştirmişlerdir. Alevi Kızılbaşlar. Hızır, Nebî’dir, (yani peygamberdir) Hızır, Şâh-ı Merdan Ali’dir. Ya da Hz. Ali’nin insanlara anında yardımcı olması için gönderdiği yanıbaşımızdaki temsilcisidir.
Hızır Kültü’nün izlerini Nuh Tufanı’nda, Tevrat’ta, Kur’an’da, Hz. Ali’nin kabrinin bulunduğu Necef’te, Hz. Hüseyin’in şehid olduğu Kerbelâ’da bulmak mümkündür. Yakın tarihimizde orta Asya’da Ahmet Yesevi’de, Anadolu’da da Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Şah Kulu, Seyyit Battal Gazi, Hamza Baba, Pir Sultan Abdal ve Dersim’deki Düzgün Baba’da olduğu gibi Alevilerin ziyaret yerleri ve önderleri bünyeside yaşatıldığını biliyoruz.
Bu arada Hızır inancının Dersim’den 400 yıl önce göç edenler aracılığıyla Arnavutluk’a oradan da Makedonya’nın Tetova kenti’nde bulunan Harbâti baba’ya kadar taşıdığını, gelenek ve görenekleriyle balkanlar’da yaşatılmakta olduğunu bilmekte fayda vardır. Türkiye’den 1960’lı yıllar’da işgücü olarak başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkelerine gönderilen Aleviler aracılığıyla Hızır’ın Avrupa’ya ve hâttâ Amerika’ya taşındığını da yaşamaktayız. Bugün Avrupa’da doğup büyümekte olan Alevi çocukları Hızır’ı yaşadıkları ülkenin dili ile anlatıyor ve yorumluyorlar. Artık “Hızır bana yardım et” yerine “Hızır hilft mir” demektedirler.
Takdir edilir ki, “Hızır” adı, somuttan soyuta geçildiğinde; koruyucu, kurtarıcı, yaratıcı, yardımcı kimliği nedeniyle; yarı insan, yarı melek, yarı peygamber simgesi olarak karşımıza çıkabiliyor.
Hızır, toplumsal yaşamda adalet ve güvencenin de sembolü olmuştur. Haksızlığa uğrayanları “Hızır belanı – cezanı – versin” dediklerini ve burada haksızlığa uğrayanların Hızır’a sığındıklarını görüyoruz.
Hızır Anadolu insanı için her zaman doğru, çalışkan, her yerde hazır – nazır, adaletli, yardımsever, dar günde imdada anında yetişen, Bilge, Ulu, Evliya veya Derviş’tir.
Öte yandan Hızır’ın yaşadığı dönemle ilgili olarak çeşitli düşünceler bulunmaktadır. Ancak, Hızır’ın Hz. İbrahim döneminde yaşadığı Babil’den göç ettiği tezleri ile birlikte, Süleyman peygamber döneminde de yaşadığını iddia edenler bulunmaktadır. Ancak, üzerinde ciddiyetle durulan iddialardan biri de Hızır’ın Hz. Musa’dan çok önce, iran hükümdarı Efridûn döneminde yaşadığı ve Zü’l-Karneyn’in öncü kuvvetlerini yönettiğidir. Bir başka iddia ise, kitabın ileriki sayfalarında değineceğimiz ve Hızır’ın Hz. Musa döneminde yaşadığını anlatan bir görüşmedir.
Hızır’a verilen değeri Fakir Ednâ şu sözlerle dile getirir:
Çok günah işledim senin katında
Eriş Şâh-ı Merdan sen imdad eyle
Kul daralmayınca Hızır yetişmez
Yetiş Hızır Nebî sen imdat eyle
Türkiye’de ki Aleviler tarafından cemlerde seslendirilen beyitlerde, Hızır’ın bir başka adının da Behrûz olarak dile getirildiği görülmektedir. Yine aynı beyitlerde adı Behrûz olan Hızır’ın Süryanice konuştuğu vurgulanmaktadır. Tanrı tarafından insanlara yardım etmek için görevlendirilmiştir. Kudüs’te oturduğuna inanılan Hızır, istediği anda istediği yerde görülebilir.
Aşağıda Hızır’ hem Şâh-ı Merdan Ali olarak gören, hem de diğer adının Behrûz ve dilinin de Süryanice olduğunu vurgulayan Şükrü Metin Baba’nın beş kıtadan oluşan bir nefesini aktararak, konuya açıklık getirmeye çalışacağız.
Şâh-ı Merdan Ali
Zulmet deryasını nur edip gelen
Hızır-İlyas Şâh-ı Merdan Ali’dir
Gariban mazlumun halini bilen
Hızır-İlyas Şâh-ı Merdan Ali’dir
Bir anda cevelan eder cihanı
Kalbi saf olanın dest ü damanı
Bir ismi Behrûz’dur lisanı
Süryani
Hızır-İlyas Şâh-ı Merdan Ali’dir
Merdi meydan eylemektir iyi er
Gafil olma kardeş çerağın söner
Her gördüğün Hızır bilmektir hüner
Hızır-İlyas Şâh-ı Merdan Ali’dir
Ehl-i iman eyler ikrar sebatı
Kendinde seyr eder sıfatı zatı
Hızır ile içen Ab-ı Hayat’ı
Hızır-İlyas Şâh-ı Merdan Ali’dir
Şükrü Metin Baba bu demden içer
Sâk-i kevser’le Sırât’ı geçer
Hızır’ı ademde arayıp seçer
Hızır-İlyas Şâh-ı Merdan Ali’dir
Şükrü Metin Baba
Kaynak: alevice.net
Hızır ayında tuttuğunuz oruçlar divanı dergâhta kabul ve makbul olsun.
Şah-ı Merdan Ali yardımcınız, Hızır yoldaşınız olsun...
Selçik Haber